BİR UÇURUM, SAHİL VE GÜVERTE...

Bir uçurum,
Bir sahil,
Bir güverte.

Kalbimi avuçlarıma alarak vicdan hürriyeti var edenin dünyasına dokunma özgürlüğü ile bakıyorum.
İnsan, kainata suskun bırakıldı. Lakin o ağladı. Ağrının deryasında gülmeyi de bildi. Her hissiyatın atar damarında olmadığı kadar hürriyet, ideal ve sevinç kaynağını eline geçirebilirdi. Başardı da... Ama bazen sinir krizi ile değişen mankurtlaştırılmış bir hüviyet sahibi oldu. Bazen iyilik üstüne kahramanlık kurdu. Zevk ü sefaya devam edebildiği gibi zulme de karşı koymadı. Çünkü karşı koyanların hürriyeti isimsiz silinip gitti. Nicelerinden kahraman  ilan edilenler olsa da hatıratta adı geçenler, vefalı eser bırakanlardı.
Vessalam, masum olup gidenler gibi zalim ilan edilip kalanlar olmadı. Tersini inşa eden söz ya da en ufak bir yaşam da yok zaten hem de hiç... Bu yüzden bakıp gittiğimiz zamanın içinden, sıyrılarak çıktığımız güverteden, kaçarken düştüğümüz uçurumdan anlar vefalı ise yâd ediliriz. Ayrılık vaktini kimse bilmez.  Gidenler vedasını nasibinde götürür.

Gerekliliklerini her şeyi ve her kuralı ile yerinde uygulamak naif bir kalbin işi olduğu kadar mantığa ters ve aykırı olabilir. Hem de bu yazının bazı yerlerinde olduğu gibi.

Fotoğrafa bakarak yorum yapabilirsiniz. Yazıyı da okuyunca anladığınızı söyleyebilirsiniz. Kalbin işini yâr edenin dışında kimse bilemez. Elveda bir kelimeden çok daha fazlası olur, sizin için. Bence bir şeyi ifade etmez. Çünkü ben sevdiklerimi yanımda isterim.

Şükrümü tefekkürüne emanet ettim!

HASAN AKBAL

Yorumlar

TAKİP ET

Bu blogdaki popüler yayınlar

KALAN KALANA

BERRAK MAKINA'YI ZİYARET

Eski Sevda Şehri