Kayıtlar

Ocak 6, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İDEOLOJİK GERÇEKLİK

Resim
“Olay maddi bir gerçekliği” anlatırken, olgu “ideolojik gerçeklik”tir. Ayrım yapılmadan insanların kafasını karıştırmak ancak “felsefe” bilimin bilinçli öğretisi ile olur. Olguların yerleşkesini iyi bilenler nerede konuşacaklarına bilirler ki, kazançlarına eklenen kar; en iyi stratejiden geçer. İnsanlığı kaosa götürecek olan olaylara zeminler ideolojik fikirler sonucu, toplum yanlış bilgi ile doldurularak yapılır. Ayrıntının basit ve gereksiz gibi gösterilen, toplumsal felsefe anlayışı, yanıltmaca ile düşünmekten uzak tutulur. Ne anlatırsa anlatılsın, düşünme yeteneği elinden alınmış bireyler bilgiyi doğrudan kabullenirler. Bunun sonucunda düşündüklerini değil, söylenenleri yaparlar. Toplumları pasif hale getirmek için kullanılan yöntemlerin başında değişmezlik vardır ve oluşmuş olan yapının bozulması, düzenlenmesi ve hatta iyileştirilmesi mümkünsüz hale gelir. İdeolojilerin başarılı oyunudur... Düşünmeyi toplumun elinden almak için, sosyolojik açıdan toplumun iyi anlaşılması

GEÇ KALDIĞIN YERİ BİLİYOR MUSUN?

Resim
“Yıllar önce yaşanmış olaydan geriye kalan ne kadar hatrı sayılır gönüller birleşir? Sevmek kadar güzel olan bir şey, ne kadar güzel yaşanabilinir ki? Destanlaşmış aşkların kaç tanesi mutlulukla bitmiştir?” *** “BİRÇOK YAZAR VARDIR Kİ; YAZILARI KENDİ HAYATIYLA İLGİLİ OLAMASA DA KENDİ HAYATLARINDAN BİR PARÇA YAZMADAN EDEMEZLER. BENİM DEMEK İSTEDİĞİM; BU YAZI BENİMLE İLGİLİ DEĞİLDİR.” *** Tutar kolumdan yıldızların uzak hayali Çeker yukarı gök yüzüne alır götürür beni Gecedir benim dünyam, sensizliği kaybedip bulduğum Gözyaşlarınla yalandan ağladın kaçtın sen. Yıllar sonra geç kalarak geldin. Sen gelene kadar ben gitmiştim. Destanlaşmasa da hatırı sayılır olsaydı göz yaşlarımın. Sadece özür dilemek için değil. ‘Sever misin’ diyebilmek için geldim. ****  - HİKAYE - Kapıyı hızlıca açtı. İçerdeki ağlayan Tuncay Bebek olayın farkında değildi. Annesiyle babasının tartışmasından etkilenmemesi için hemşire, Tuncay’ı kucağına al

SÖZ VERİLMİŞ MEKTUP

Seni sevmek, sende ölmek; aynı şey bence… Son yolculuklarıma baktım da, duraklar hep sende.  Ve hep sende kalmışım. Gitmedim daha…  Yolcu  etme beni, biraz daha kalayım… *** Son elvedaların birinde ellerimden ellerin sıyrılırken hasretin dokunaklı yüreği kalmış avuçlarımda… Suskunluk beni başka hülyalara götürse de “özlediğim sensin yine… Övgüler konulmuş geniş zamanların şakaklarına sen gelene kadar kar yağmayacakmış, öyle dedi martılar…  Biraz kızgındı penguenler, bendeki hasretin kutuplardaki buzları erittiği için…  Yalnızlığım bu şehrin gecelerinde biraz daha arttı… Uyku hayal, Güneşle öldürdüm geceleri… *** İçimdeki yangınlara soğuk bakışların altında, hecelenmiş aşklar düşüyor… İmalar kilitlenmiş zamanlar ötesine, seni sevmenin ızdırabıyla, hiç hoş geçmiyor günler… Edebiyat başka başka anlamda, sır olmuş her müşterek teori; bencillikle bir geziyor benlik… Egolar tatmin olmuyor bu şehir izdırap yeridir… Birde “seni seviyorum diye diyememenin acısı, ölmek diye bun

Kim Bilir, Maliyeci Mi?

Kim bilir? Hangi hayallerle girdiğimiz öğrenci seçme sınavına ve seçtiğimiz kaç tercihin farklı bölümün içerisinden geldik. Bu üniversitenin bu fakültesinin bu bölümünde okuyoruz. Beki istisnalar vardır. Fakat kimse “Ben Zonguldak Karaelmas Üniversitesinde Maliye Bölümü okuyacağım." diyerek gelmemiştir.  “Maliye kelimesinin kökü ise ‘mal''dır.  Mal tabiri insan ihtiyaçlarını karşılayan, gelir ve giderlere konu olan her türlü eşya anlamına gelir." (Prof. Dr. Osman PEHLİVAN, Trabzon, 2006,19.) ifade edildiği gibi maliyenin ne olduğuna bakarsak beşeriyette en önemli unsur insandır. Kamu maliyesi insanın ihtiyaçlarını karşılamak için elde ettiği kazançlardan ve bu kazançlarını harcayıp nasıl gidere dönüşmesiyle ilgileniyor. Maliyenin anlam olarak her türlü eşyayı ifade etmesi, bölümümüzün ne kadar detaylı ve önemli unsur olduğunu düşünüyorum. Bu kapsamda maliyenin “İktisadi faaliyetlerinin amacı, insan ihtiyaçlarını karşılayan mal ve hizmetlerin üretilmesidir

VAY KALEMİME GELENLER

Resim
Beni sevgiyle saran kollarında ölmek isterim… Beni bir yerlerde ararsan ,gözlerinin baktığı yerdeyim… Sevinç gözyaşlarını göremesem de … Karanlıkta ağladın mı bilmesem de… Beni izlediğini biliyorum… Benim de seni aradığımı bilmelisin… Ellerin avuçlarında soğuk ve bensiz… Sahnedeyim… Bir aşk hikâyesi ile sarsılır sahne… Akdeniz akşamlarından sonra arkası gelmiyor dertlerin… Öyle hop deyince olmadı, yeni bir dünya kurduk… Gurbetinde ağladık… Aysel’i kovduktan sonra Nalân’a yalvardık… Keyifli bir akşamdı. Ne yazsam diye düşündüm? İLHAM geldi… 24 Mayıs akşamından bahsediyorum. İzleyenler bilirler, izlemeyenler neler kaçırdı neler… Şiir kulübünün Prof. Dr. Arif amirov konferans Salonu’nda saat 19.00 da başlayan “VAY KALEMİME GELENLER” adlı şiir dinletisi… İlgiyle izlendi… Koltuklar doldu, çoğu ayakta kaldı. Yer bulamayıp geri dönenler bile olmuş… Göz kapaklarım gibi açıldı perde… Yaz geliyor bahar geçti derken sahneden seyircilere üful üfül esen bir aşk rüzgârının hikâyesi başlar… Sahi

YOLCU OL BENİMLE

Bütün şehirleri hicran kaplamiş Sessiz bütün yolculuklarım, Diyorumki son bir kere Tabutumun tut bir kenarından... Olmaz bahanelerinle ayrıldık Hasret bu, kim bilir yanyanaydık Duruşun sıcak, ölümüm soğuk... Beraber ölürüz anlaşılan... HASAN AKBAL

ACI

Resim
... Sabah bize her vakit... Sana uyandığım saatleri geçtim... Öfkemin haddini severek, Ihaneti ödeterek Ve Kalleşlere hesap sormam gerek... Ağlama vakitsiz, Ezanlar okunur birazdan... Perdem aralanır, Penceremde dolunay; Diyor ki, ''Uyan, vakit tamam.'' ... HASAN AKBAL
Hangi dalganın rüzgârında Dokundun kalbime Gülüşün güzelleştiriyor geceyi Sevincine umut bağlıyorum  Tut ellerimden Ay ışığında yürüyelim... HASAN AKBAL

TAKİP ET