Virgül ile ayırarak şiir ve edebiyatı, bir kaç kitap almayi yine ihmal etmeden çıktım yola... Nereye olursa dedim. Nasıl olsa odada sıkıldığım zaman dışarıda bir kaç kişi bile olsa girmek iyi gelecek. Bir iki tanıdık çıkar, merhabalaşırız; iki kelam ederiz, diye düşündüm. Aksine içimden kimse ile de konuşmak gelmeyen bir gün. Yazmak için kendimi parçalarsamda bu gün olacak gibi değil. Olmadı da zaten. Serbest yazı, hayır! Deneme, hayır!... Rüyalarımı da not etmedim ki zorda kalınca yararlanayım. Yazamamak değil zaten mevzu, yazdığını oturtamamak... Şehrin en büyük caddesine attım kendimi. Kalabalığı fûlû bir şekilde görerek yürümeye başladım. Hani tanıdık birileri, konuşma, muhabbet? Ben iptal kalabalık içinde kulaklarımda duymuyor. Onca insana rağmen yalnız başıma yürüyorum. Bütün deyimleri seferber ettim zihnime, iğne Arsan yere düşmez, kalabalık içinde yalnızlık falan... Ahmet Ümit'in imza gününe gitmiştim. "Nasıl yazıyorsunuz? " sorusu geldi, aklıma. 2007 den bu yan...